“Party Mood” Unda Bir Ses Tanrıçası

Hiç yaşlanmayan sesi, seksi ve genç kocası, listelerde zirveyi zorlayan yeni albümü ile Mariah Carey hayatının en mutlu döneminde olduğunu itiraf etti. Dan Crane, divanın sırlarını öğrenmek için saatin gece yarisini geçmesini bekledi…

Elle Magazine by Alexei Hay
Photos by Alexei Hay
Elle (TR) September 2008. Text by Dan Crane. Photography by Alexei Hay.

“Benden nefret ediyor musun?” diye soruyor içeriye girer girmez ve cevabımı beklemeden bana sıkıca sarılıyor. Gözümün içine bakarak “Geç kaldığım için çok üzgünüm” diyor ve benden uzaklaşırken ellerini havada sallamaya devam ediyor. “Ojelerim hala kurumadı!”

Saat gece yarısı on ikiyi çoktan geçmiş. Los Angeles, Beverly Wilshire Four Seasons otelinin üst katlarında bulunan bir süitin oturma odasındayım. “Mimi” Cuma akşamı söyleşimize tam olarak iki buçuk saatten fazla geç geldi. Tipik bir diva davranışı! Zavallı gazeteci seni otelin barında saatlerce bekleye dursun… Sebep? Çünkü divamız o sırada çok meşgul idi. Neyle meşguldü? Tırnaklarını boyatmakla! Harika!

Nedense bu defa buna bir itirazım yok. Son dönemlerde sayısı hızla çoğalan “imalat harikası” yeteneksiz popçuları düşününce, Mariah Carey 20 küsür yıldır müzik adına hep alkışlanacak işler yapıyor. Geçen Nisan çıkan son albümü E=MC² ve özellikle de “Touch My Body” parçası ile, yedi oktavlık ses akrobatı Mariah Carey, Elvis Presley'in “bir numaraya yükselmiş en fazla single parçaya sahip sanatçı” rekorunu kırmış oldu. 18. bir numarasına kavuşmuş sanatçı olarak çok yakında Beatles'in da rekorunu kırarsa (onların ulaştığı sayı 20) şaşırmayın. Üstelik biri hariç, albümdeki tüm şarkı sözlerini, kendi veya bir başkası ile ortaklaşa yazmış. Yani tümünde imzası var. Mariah Carey'nin 1990 yılında çıkan ve kendi ismini taşıyan ilk albümü tam dokuz defa “platin albüm” unvanını aldı. O zamandan beri Mariah tam 10 albüm daha çıkardı, Barbara Streisand ve Madonna'dan sonra üçüncü en çok satan kadın sanatçı unvanını korudu. Sony Records'un eski yöneticilerinden Tommy Mottola ile yaptığı berbat evliliği takip eden 2001'deki ciddi “duygusal çöküş”ün ardından toparlanmayı becerdi. 2005'te yılım en çok satan albümü The Emancipation of Mimi ile ise öyle sıkı bir geri dönüş yaptı ki, tam bir felaket olan ondan önceki Glitter adlı albümünün kötü izlerini hafizalarımızdan bir çırpıda siliverdi.

Bana gelince, Cuma'nın bu geç saatinde, güzellik ve masumiyet karışımı bu 38 yaşındaki kadınla birlikte olmam az bir teselli değil. Üzerinde vücudunu mükemmel bir şekilde saran bir Louis Vuitton jean var (onun deyimi ile, “yeni Lou-ii”si). Bunu “1991'den kalma eski bir tişört” ve siyah erkeksi bir ceket ile tamamlamış. En sevdiği koltuğa oturup ayaklarını uzatıyor. Siyah rugan Azzedine Alaia ayakkabıların içindeki ayaklarını üst üste atmış, adeta Titian'ın Venus of Urbino adlı meşhur tablosunun çağdaş bir kopyası.

Her şey bir kenara, karşımda duran bu Venüs-Mimi gayet mutlu görünüyor. “Party mood'undayım” diyor. Nasıl olmasın! Cepte yeni bir hit albüm, iki yeni film (Tennessee ve You Don't Mess With Zohan), dahası Time'in kendisini “dünyada en etkili 100 insandan biri” ilan etmesi… Mariah'nin partilemek için birden çok sebebi var. Unutmadan, bu listeye Bahamalar, Eleuthera adasında 27 yaşındaki oyuncu ve rap'ci Nick Cannon ile yaptığı şu minik, sürpriz evliliğini de eklemek lazım. Mariah onun yan odada uyuduğunu söylüyor. Odadan gelen ısrarcı köpek havlamasına bakılırsa, yeni damat epey derin uykuda. (Mariah “onu hiçbir şey uyandıramaz” diyor.) Bu konuda tembihli olduğum halde M.C. gibi bir gece kuşuna aptalca bir soru sorup yorgun olup olmadığını merak ediyorum. İpek gibi sesi ile “Nasıl görünüyorum?” diye soruyor.

“Muhteşem” diyorum hemen, beni yanlış anlayıp mükemmelden bir tık bile az göründüğünü ima etmiş olabileceğimi düşünmesinden endişelenerek. Yalan değil, gerçekten kusursuz görünüyor. Bana Fransız antrenörü Patricia'dan bahsediyor. “En sevdiği kelime encore (daha). Vücudu benim kolum kadar,” diyor ve durumu daha iyi izah etmek için eliyle sol pazısını kavrıyor. “Vücudu sırf kas. Yine de çalısmalarımızda beni fazla zorlamıyor. Yaptıklarımı yeterli buluyor. Yemek yememe de izin veriyor.”

Elindeki şarap kadehinden Gatorade Ice (bir çeşit spor içeceği) yudumlayan Mariah (merak içindeyim, bu şimdi ne? Akşam yemeği mi yoksa kahvaltı mı?), öyküsünü anlatmaya başlıyor. İlk evliliğini 23 yaşında, Mottola ile yaptı. Yaşadıkları, kuleye kapatılan Rapunzel masalını akla getiriyor. (Tek farkı bu “kule”nin, Connecticut Bedford'da tam 10 milyon dolar değerinde muhteşem bir ev olması!). “Mutsuz hissettiğimde hep keşke biri gelip beni kaçirsa diye düşünürdüm. Yani bir çıkış yolu arıyor ancak onu bir türlü bulamıyordum.” Mottola ile ayrılığından on yıl sonra, Nick Cannon adındaki yakışıklı ve genç prens onu kurtarmak üzere ortaya çıktı. “Nick beni gerçekten kaçırdı sayılır. Önce helikoptere bindirdi. Sonra bana ikinci kez evlenme teklif etti!” Nick ilk teklifi, helikopter uçuşundan birkaç gün önce, Mariah'nin Manhattan'daki evinin çatı katında yapmış ve müstakbel eşine 17 karatlık elmas bir yüzük hediye etmiş. Üstelik bunu şekerleme bir yüzüğün içinde saklamayı da ihmal etmemiş. “Sahnelere ilk çıktığımda bana Sindirella ismini yakıştırmışlardı” diye hatırlıyor gülümseyerek. “Birçok insan hikayeme itiraz edebilir. Gerçek hayatta böyle şeyler olmaz diyebilirler.”

Yeni evliler 2005 yılında Teen Choice Awards ödül töreninde tanışmışlar. Nick Cannon, Mariah Carey'e ödülü veren kişiymiş. (O zamanlar genç adam Nickelodeon kanalında yaptıgı Drumline ve The Nick Cannon Show adlı iki program ile tanınıyordu.) İkili ancak çok yakın geçmişte yakınlaşmış. “İlişkimiz gayet sessiz ve sakin gelişti. Yani aslında biz gerçek anlamda pek “çıkmadık,” ne demek istediğimi anlıyor musun? Aksi taktirde sakin ve özel olmaktan çıkardı. İnsanların bizi büyüteç altına alıp “Neler oluyor? Ne konuşuyorsunuz öyle? Biraz acele etmediniz mi?” gibilerinden soru yağmuruna tutmalarını önlemek istedik.” Evlenmeden önce her ikisi de aşklarını simgelemek için ilk dövmelerini yaptırmış: Mariah Carey sırtına bir kelebek ve “Mrs. Cannon” yazdırmış, Nick ise omuzuna eşinin ismini yazdırmış.

Tabii tüm bunlar dedikoduları önleyemedi. Bu evliliğin Mariah'nin yeni albümünü tanıtmak için atılan zekice planlanmış bir hamle olduğu konuşuldu. Ancak Mariah gibi bir yeteneğin böyle bir yolu seçmesi çok olası görünmüyor. Parlak olan her şeyden hoşlanan bu diva ve nail sevgili karışımı kadını olduğu gibi kabul etmesi bazıları için belki zor olabilir. Ancak bunca şan şöhrete rağmen bu kadar sempatik kalabilmesi onun en büyük sırrı. Basına göre en kötü anlarından biri, 2001 yılında, (en kötü dönemlerinden birini yaşarken) MTV Ödülleri gecesinde giydiği açık saçık kıyafetti. Bu olay, o sirada eşi Bobby Brown ile ilişkisi kopma noktasına gelen ve uyuşturucudan kurtulmak için rehabilitasyon merkezine yatan Whitney Houston'ın skandallarından bile çok konuşulmuştu.

Müzik denince, “Bukalemun Madonna”nın aksine Mariah her zaman muhteşem bir performans sergiledi. Ve bir Mae West'ten çok Marylin Monroe oldu. (Mariah, Monroe'nun beyaz piyanosuna sahip olabilmek için 600.000 dolar ödedi.) Albümleri ile satış rekorları kırmasına rağmen, peşinden kitleleri sürükleyen bir şarkıcı olmadığı anlatıldı durdu. Gel gör ki yeni yetenekler arayan şarkı yarışmalarında en çok onun tarzı ve tekniği taklit edildi. Kazananlar nedense hep o olmaya çalışıyor. American Idol yarışması bunun en güzel ıspatı.

Söz konusu yarışmadan Randy Jackson “Genç yeteneklerin çoğu onun şarkılarını onun gibi okumak istiyor. Mariah dünyanın en iyi şarkıcılarıdan biri, ancak bundan da önemlisi, en iyi şarkı sözü yazarlarının başında geliyor. Bir benzeri yok. Şarkılara eşsiz bir ses tonu ile başlıyor. Aynı sihir bir tek Nat King Cole, Sinatra, Stevie (Wonder), Donny Hathaway, Nina Simone ve Ella (Fitzgerald) gibi büyük isimlerde var. Mariah'nin ne kadar zengin bir sesi olduğunu bilmeyen yok. Onu tanrıça seviyesine yükselten bu benzersiz özelliği. Nasıl böyle güzel şarkı sözleri yazabiliyor? Hadi dürüst olalım. Şarkı söyleyebilen çok insan var — isim vermeyeceğim — ancak kaçının sesi gerçek anlamda güzel? Onun sesi Allah'ın lutfu dediğimiz türden. Gereken her şeye sahip. Ne gırtlak ama!”

Mariah Carey'nin “We Belong Together” gibi birçok hit sarkısına birlikte imza attığı ve son albümünde epey emeği olan prodüktör Jermaine Dupri “O nasıl şarkı söyleyeceğini ve hayranlarının kendisinden neler beklediğini çok iyi biliyor. Mariah Carey en yetenekli şarkıcılardan biri.”

Island DefJam Music Group Başkanı ve sanatçının son albümünün prodiktörlerinden biri L.A. Reid “yetenek her zaman kazanır” diyor. “Mariah Carey'de yeteneğin fazlası var buna şüphe yok. Genç, müziğe hayranlık duyan ve bu konuda her zaman öğrenci gibi davranan, yani yenilikleri öğrenmeye can atan bir insan. Müzik konusunda yaşlanmayı reddediyor, hep güncelin peşinde. Neredeyse 20 yıldır müzik yapan bir sanatçı olmasına rağmen, bu alanda hala en genç sanatçılardan biri sayılır. Gençler ona bayılıyor. Hayranları arasında 11 yaşında çocuklar dahi var. Mariah müzikte hiç yaşlanmayan, çok yetenekli bir sanatçı.”

Yetenek ve şöhretin bedeli her zaman yüksek olur. Ancak bu kadar uzun süre göz önünde olan Mariah Carey bu meseleyi fazla abartmamayı çoktan öğrenmiş. Bunu çektiği kliplere de yansıtıyor. Mesela çok iyi bir grafik çizen “Touch My Body” adlı parçasının klibinde, evdeki bilgisayarını tamir etmeye gelen sersem bir teknisyen Mariah ile fantezi yaşıyor. Yastık savaşı ve gece yürüyüşü sahneleri de var. “Bu albümde açık veya üstü kapalı buna benzer espiriler var. İnsanlar şarkılarımla bazen espirili bir şeyler söylemeye çalıştığımı anlayamıyorlar.”

Müzik ve espiri Carey için hep bir çıkış noktası olmuş. Henüz üç yaşındayken anne ve babası boşanıyor. Opera sanatçısı (İrlanda kökenli) annesi ve iki kardeşi ile birlikte Long Island'da yaşayan Mariah liseden mezun olana kadar tam 13 kez taşınmışlar. 2002 yılında kanserden vefat eden, Afro-Amerikalı olan (kısmen de Venezuellalı) babası ile ise mesafeli bir ilişkisi olmuş.

Mariah Carey bir melez. Ancak çok açık tenli olduğu için bir çok insan onun nasıl bir etnik mirasa sahip olduğunun bilincinde değil. “Diş görünüşe o kadar önem veren bir toplumda yaşıyoruz ki insanlar ‘A, evet onun babası siyah tenliydi” gibi yorumlar yapabiliyorlar. Ancak bunu sık sık unuttukları için yanımda, biraz daha koyu tenli bir insanın karşısında asla yapamayacakları çok uygunsuz yorumlar yapmaktan çekinmiyorlar.”

Müzik dünyasındakiler onu ilk tanıtırken, bunu sömürebilecekleri bir özellik olarak gördüler. “Benim böyle görünüp de (alıntı yapıyor) ‘soul müzik’ yapmam hoşlarına gitmişti. Bundan çok hoşlanan bir kitlenin olduğu kesin.” Bu “ırksal belirsizlik” Mariah Carey'nin aynı zamanda pop ve hip-hop dinleyicisinin beğenisini kazanmasına da yaradı.

Ünlü şarkıcı bu durumunun onun Barack Obama'ya sempa& duymasına neden olduğunu itiraf ediyor. “Konuşmalarında verdiği birçok örnekte kendimi görebiliyorum. Siyasi konularda analizler yapacak bir uzman olmadığını biliyorum, ancak bu defa benim kalbimin derinlerine dokunan bir tavır söz konusu” diye açıklıyor bu konudaki duygularını. Obama için bir şarkı söylemeyi veya kampanyasını desteklemeyi düşünür mü? “Herhangi bir şekilde kampanyasına benim de dahil olmamı arzu ederse onur duyarım. Şu anda yaptığım tek şey gelişmeleri bir kenardan sessizce izlemek.”

Obama ile muhtemel bir işbirliği olur veya olmaz bir kenara, Mariah Carey yıllarca birçok farklı isim ile işbirliği yapmaktan çekinmedi. Rap ve hip-hopçularla, hatta Pavarotti ile “Hero” şarkısına düet yaptı. (Şimdi artık bu şarkıyı aşırı, yani abartı duygusal bulduğunu itiraf ediyor.) Çok yakında (Stevie) Wonder ile bir düet yapmayı hayal ediyor. Meşhur sanatçı Time'a yaptığı bir açıklamada Mariah için “Şimdiye kadar hayatımda sesi ve ruhu eşit derecede muhteşem sadece üç kişiye rastladım: İlk eşim Syreeta, Minnie Riperton ve Mariah” demişti.

“Stevie Wonder'ı tanıyor olmam ve ondan dostum diye bahsedebilmem benim için büyük bir onur. Onun şarkıları belki yüksek sesle söylediğim ilk şarkılardı. Onunla mutlaka ortak bir şeyler yapacağız. Bunu sık sık konuşuyoruz. Tek derdimiz zaman. Bu arada, o da benim gibi gece kuşu.”

Yan odadaki havlamayı daha fazla duymamazlıktan gelemeyen Mariah özür dileyip yerinden kalkıyor. Jack Russel cinsi köpeği içeriye ok gibi fırlıyor.

“Bu J.J., kolundaki bu ısırığın sorumlusu” diyor sağ başparmağın altındaki minik yarayı göstererek. “Her şovun starı o olmali, yoksa çok sinirleniyor.” Mariah Carey gazetecilerin bu minik yaranın üzerine yapıştırdığı Hello Kitty resimli yara bandını bile haber yaptıkların gülerek anlatıyor.

Basının kendisini en ince ayrıntısına kadar incelediğini göz önüne alarak, M.C. şarkılarında ve gerçek hayattaki kişiliği arasındaki farkı vurguluyor. Şarkı sözleri onun bir erkekte maddi ve yüzeysel seyler aradığına dair bir fikir verebilir. Ancak tüm bunlar hayali. Gerçek hayattaki Mariah Carey “Ruh güzelliğini ve espiri anlayışını önemsiyorum. Yanımda birlikte aile kurabileceğim insam istiyorum. Tüm bunlar benim için önemli. Yoksa şusu olsun, busu olsun gibi bir derdim yok. Şarkılarda söylediğim her şey gerçek olacak diye bir kural da yok.”

Eşi Nick'in de onun gibi “bir şeylere inanarak motive olan bir insan” olduğuna değiniyor. “Hayata bakışımız aynı. İnsanlar öncemizi çok fazla merak ediyor. Onunla bir ilişkim oldu mu, olmadı mı… Öncesinde aramızda olan şey gerçek bir dostluktu. Ve sıkı bir işbirliği.”

Nick'i överken gayet bönkör. (“O muhteşem biri…” gibi cümleler sarf ediyor.) Yine de bu konuda fazla konuşmamaya da gayret ediyor. Sözlerinin dedikodu sayfalarında çarpıtılmasından çekiniyor. “Ciddi gazeteler dahi ‘4 milyon dolara mal olan bir düğün yaptılar’ gibi açıklamalarda bulunduğunda hiç hoş olmuyor. Neden böyle bir şey yazma gereği duyuyorlar ki? Bir bütçe mi belirlemişiz? 4 milyon dolar! Bu gerçekten çok cool bir düğün olmuş olmalı. Misafirlerimizi evlerine altınlarla uğurlayacayız! Herkesin üzerine altın yağacak! ‘Amerika'ya Hoşgeldiniz’ tarzında bir olay olacak! Bunu yazarken akıllarında ne vardı bilmiyorum. Hiç kimseye haber vermeden deniz kenarında evlenmemiz, asla böyle şeyler istemediğimizin en büyük göstergesiydi.”

Gürültücü J.J.'ye bir el işareti yapıp koşmayı kesip uslanmasını sağlıyor. Köpek hiç itiraz etmeden isteğine anında cevap veriyor. Bundan çok etkileniyorum. Köpeğin üzerinde kurdusu bu sarsılmaz otorite örneği, onun nasıl bir anne olacağını merak etmeme sebep oluyor. Ona Nick ile çocuk sahibi olmaya karar verirlerse, nasıl bir anne olacağını düşündüğünü soruyorum. Şöhretli bir çift olmalarına rağmen, çocuklanni gerçekçi, normal bir hayat yaşamalarını arzu ettiğini vurguluyor.

“Dünyaya Hollywood'da veya şöhretli bir ailede gelebilirsin. Bu bir çocuğun başına gelebilecek en iyi şeylerden biri değil. Çünkü bu kendi isteği ve iradesi dışında gelişen bir durum. Bana gelince, ben kendimi bu anlamda hep iyi ve güvende hissettim. Ünlüler bu konuda daha bilinçli davranmalı, bir şey yaparken her zaman ‘bu çocuğum için iyi bir şey olmayabilir’ diye düşünmeliler.” Nick'i potansiyel bir baba olarak nasıl görüyor? “Ondan daha iyi baba olabilecek bir insana rastladığımı sanmıyorum” diyor.

Saat 02:30 olmuş bile. Ancak vampirlerin uyanık kalabildiği bu saatte, süper starımız gelecekteki çocuklarından bahsederken gayet mutlu görünüyor. “Hayatımın en güzel dönemindeyim. Şimdiye kadar yaşadıklarımı şöyle bir düşünürsen, şu ana kadar aslında hiç özel hayatımın olmadığını görürsün. Yüzüme maskemi takıp durumu idare etmişim, o kadar. Yaşadıklarımın hiç biri gerçek değilmiş. Kariyerimi hep ön planda, özel hayatımın üstünde tuttum çünkü her ikisini de aynı anda hak ettiğime hiç inanmamıştım. Uzun süre böyle hissettim. Hepsi güvensizliğim yüzündendi.” Mottola ile evlenen o koza içindeki insandan kurtulup (son albümündeki “Side Effects” adlı parçasında bu dönemden açık açık bahsediyor) müthiş bir metamorfoz geçirip o çok sevdiği kelebeklerden birine dönüştü. Mottola günlerine gönderme yapan bu şarkıyı sorduğumda “özellikle bir bölümü çok hoşuma gidiyor” diyor: “Bir müddet sonra yalanlar söylemeye baslayacağım / Çok yanılmıştın / Oysa haklı olduğunu sanıyordun.” ve devam ediyor, “Bunun nasıl olduğunu bilirsin, ‘tamam, haklısın’ dersin ancak bunu nasıl dediğin önemli. Bunu çok soğuk ve hissetmeden de söyleyebilirsin. Bu hiç bana göre değil. Ben neşeli, hayat dolu bir insanım.”